20. yüzyıl Doğu ve Batı'da devlet oluşumlarının yapılarında büyük değişiklikler getirdi. Değişiklikler, yıllardır biriktirmiş olan sosyal, ekonomik ve siyasal gelişmelerinin sentezi idi. Onlar en belirgin bir şekilde ekonomik ve siyasi etkisi olan ve en önemli bölgelerin doğusunda iki kıtada, Avrupa ve Asya'da ortaya çıktı.Onlarda Doğu Avrupa’da, Avrasya’da ve Orta Doğu’da kurulan siyasi oluşumlardan Rusya İmparatorluğu, Osmanlı oDevleti ve Fars İmparatorluğu’ndan söz edebiliriz. Onlar kendi idaresi altında geniş toprak alanı vardı. Bu alanda kendi dağları arasında yer alan ve siyasal sınırlarından iki kısmıda Kuzey ve Güney bölünmüş Kafkasya bölgesi, özellikle güney kısmı Hazar Denizi kıyılarında Azerbaycan, dikkat çekmektedir.
Alanının güneydoğusunda yer alan Azerbaycan’ı jeo-politik ve stratejik açıdan bakıldığında önemli değerlere sahiptir. Onlar onu şu sınırlar içerisinde yerleştirmektedir; Kuzey’de Rusya, Kuzeybatı’da Gürcistan, Doğu’da Hazar Denizi, Güney’de İran, Ermenistan ve Türkiye. Orta Doğu, Küçük Asya (Doğu Anadolu) ve Kafkas Dağları arasında bulunan Azerbaycan Bu nedenle Orta Asya Kapısı olarak kabul edilir.
5-Azerbaycan’ın yer alan coğrafi konumun jeo-politik faktörü, tarihsel faktörü ile geneli olarak yakından bağlantılıdır, özellikle ülkenin siyasi tarihinden koşullanır. Onun varlığının yüzyıllarca tarihin içerisinde kökleri vardır. Tarihsel belleği bize uzak bir bir mesafeye aşağı yukarı dört yüzyıla (15-19) kadar götürüyor. Bu süre boyunca ülke kuzeyden güneye, Derbend’den Hemedan’dan tek bir millet, Azeri türkleri tarafından yönetildi. Tarihi kaderi onu, Ermen halkı ve onun yönetici yapıları ile karşı karşıya karşılaştı.
6-Azeri milleti, onun tüm tarihi boyunca olağanüstü dönem yapan seçkin insanlar üretilmiştir. Tüm onlar bir hedefi vardı; özgür ve bağımsız bir Azerbaycan için ataların topraklarının dokunmazlığını ve onun milli, manevi ve maddi değerleri koruması.
19 yy. Kafkasya bölgesi, özellikle Azeri halkı için ağır siyasi olaylar dolu ile yüklü idi. Onların gelişmesi, halkın liderlerinden kurduğu siyasi dengeyi çöküşünün bir sembolü olarak tarihte tanınmış nedeni oldu.
Aynı zamanda onlar yalnız Azerbaycan için değil, bölge ve onun ötesinde barış ve demokrasi için bir darbe oldu. Gelişmiş ülkeleri onların olmaz olan şeye doğru açgözlülüğü bölgenin ülkeleri arasındaki uyumuna engel oldu. Sadece bu da değil söz ettiğimiz dönemde kendi “büyük Avrupa güçlerin grubun” içerisinde ortaya çıktı.
Siyasi, ekonomik ve stratejik konumları daha da güçlendirilmesi ve genişletilmesi için Kafkasya’nın ve Orta Doğu'nun güney topraklarına doğru 19. yüzyılın Batı kapitalizminin sembol devleti İngiltere’nin ve kuzey komşusu Rusya’nın açgözlülüğün arttırılması, ülke rahatsız durumların yaşandığı nedeni oldu.
Avrupa rekabetin sonucu kötü namlı antlaşmaların imzalanması oldu. 12 Ekim 1813 tarihinde Karabağ bölgesinde Gülistan antlaşması ve 9-10 Şubat 1828 tarihinde Tabriz çevresinde Türkmençay antlaşması Rusya-İran arasında imzalandı. Onlar Azerbaycan topraklarında bölme sınır koyarak, bir sosyo-siyasi oluşumu, aynı yapının olan kısmı iki formasyona böldüler.
Ülkenin bölünmesi sosyal-iktisadi ve siyasi önemli sonuçları vardı. Artık ülke bölme sınır olarak kendi toprağı, kendi halkı ve kendi yaşamı vardı. Azeri toplumu Şah sisteminden Rusya İmparatorluğun yabancı mutlak ve monarşi sistemine geçti.
Ekonomi ve siyasi alanında büyük etkisi var olan Batı ve Doğu Avrupa bu iki güçlerin izlediği politikası Ermeni komşusuna boy geldi. Ermeniler ki Anadolu'da kökleri vardı, orada kendi politikasının başarısızlığından sonra barınak ve konut bulmak için yeni yollar ve çözümler aramaya başladılar ve en kolay yol yerel nüfusuna zarar getirerek kendi toprakları silah zoruyla Kafkasya topraklarına doğru genişlediğini oldu.
Ermeni halkının liderleri Azeri halkı ile komşuluk politikasını yanlış yöne yönetiler. Onlar, onların varlığını sağlamak için yabancı topraklara işgal teorisine takıntılı olan, kendi ülkeyi ve hükümetini kör sokağa soktular. Uzun zamandır hayal eden "Büyük Ermenistan" yersiz bir fikrin hızmetinde, Azeri halkına zarar vermesi için kuzey rakibi (Rusya) ile işbirliği yaptı. Türkmençay anlaşmasından sonra Erivan'daki durumundan ve Dağlık Karabağ sorunu ortaya çıkmasından söz edebiliriz.
Örneğin Türkmençay anlaşmasından sonra, Erivan'daki durumu ve Dağlık Karabağ sorunu ortaya çıkmasını söz edebiliriz.
16-20. yüzyılın ilk on yılı Azeri halkının ulusal hareketinin büyümesi ile bağlantılıdır. Bu harekete tüm insanlar ve Azeri toplumunun katmanları katıldı. Burada/Bu konuda istihbaratın, burjuvazinin katılımı ve rolünü belirtmekte yararı var. Onlar ikisi ulusual sorunu çözmek için işbirlediler. Azerbaycan'ın siyasi sınıf tam siyasi olgunluğu ile davrandı. Ülkede yaratılan durumda onun seçtiği yolları şunlardır:
1 - Ülkenin yönetim yapılarının kullanımı, yasal ve diplomatik yolları,
2 - halkın ulusal bilincinin uyanışı,
3 - Ermeni rakibe ve onun Rusya ile ittifaka karşı koruma için halkın organize etmesi.
Azeri istihbarat katmanın saflarından seçkin insanlar çıktı. Onları arasında şu şahıslardan söz edebiliriz;
1 Hüseyinzade Ali Turan, 2 - Ahmet Ağaoğlu, 3 - Sabir Ali Ekber Tahirzade, 4 - Ali Merdan Topçubaşı, 5 -. Mehmed Emin Resulzade.
Ülkeyi ve ulusal hakları savunmak için yapılan çabaları ve mücadeleleri kapsamlı idi. Azeri aydınları onu her alanda çeşitli edebi türleri kullanarak gazetecilik-basım, siyası edebiyatı- nesir ve şiir eserlerinde ve somut eylemler gibi yönettiler. Ermenilerin davranışı yalnız istihbarattan değil, aynı zamanda ülkenin burjuvazisinden de eleştirildi. O, Bakü'de bulunan Parlamentosunda Ermenilerin eylemlerinin tavrı ile ilgili olarak açıkça onun taleplerini ifade edildi.
Onlar şu konulara odaklanmaktadır;
1- Kafkasya bir özerk bölgenin oluşturulması, 2 - ekonomik kalkınması, 3- ulusal dillerin koruması ve 4- din özgürlüğü
1912 yılında Birinci Balkan Savaşı zamanında Azerilerin yalnız komşuları ile çatışma çözmesi için değil, Osmanlı Devleti savaşın desteğinde de Azerilerin geniş bir siyasal katılım fark edilmiştir,
1918 yılın baharı kötüyü yenmesi bir sembolü oldu. Bu Ermeni komşu için en çirkin olaylardan biri Azeri halkı ise en ağrılı olaylardan biri ile başladı ve 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan'ı Demokratik Cumhuriyeti ilanı ile ve devletin başına ilk devlet başkanı Emin Resulzade gelmesi ile sona erdi.
Azeri halkında özgür ve bağımsız yeni bir të hukuk devleti kurulması için büyük umutları yetiştirildik. Ülkeyi cumhuriyet ilan edilmesi komşuların entrikalarına ve şovenist hayallerine bir darbe anlamına gelecekti.
Rus imparatorluğun yönetimin liderliğinde bölgenin diğer halklar ile birlikte Gürcüler ve Ermeniler gibi girdiği andan itibaren onun parçası olarak1828 yılından 1920 yılına kadar 92 yıl boyunca ülke Moskova hükümeti yetkililerinin bir sıra denemelerinden geçirmeye zorunda kaldı. Merkez yetkililerin tarafından alınan girişimler Azerbaycanlı halkının refahı sağlamak değil esasta kendi çıkarları için kar amaçı vardı. Bunu iktidarda olan hükümetin siyaseti en iyi şekilde politikası kanıtlanmıştır. 1920 yılın Ocak ayında Avrupa milletlerarası kuruluşların tarafından Paris’te düzenlenen Barış Konferansı'nda olduğu gibi Azerbaycan’ı yeni devlet olarak Demokratik Cumhuriyeti niteliğinde resmen tanınması bir ülkenin komşularının kıskançlığını arttırdı.
Yeni hükümetin siyasi alanda varılan başarıları ve devletin yeni statüye sahip olması Moskova hükümetini rahatsız etmişti. Onun yetkililer yerel azeri temsilcileri ve halkı bilgisi olmadan Azeri halkı için bir başka trajedi planlanmıştır. Yüce politikası, hiç bir zaman, asla onun olmadığı topraklar ele edinmemesi ve bir halkın boyunu eğdirmesini gerçekleştirmediği için o halkın üstüne bütün öfkesini atladı. Bu amacın gerçekleştirilmesine Azerbaycan topraklarına en hain ve olası en kötü şeklinde giren Ermeni komşusu hizmet edecekti.
O’nun liderleri, Azeri halkın üstüne benzeri görülmemiş bir şiddet muameleler uyguladılar. Olaylar insani tarihinde ağır iz bıraktılar ve ondan “soykırım” olarak değerlendirmektedir.
Soykırım, asla ve hiçbir zaman Hıristiyan dine karşı saygısız duyguları göstermeyen bir halkın üzerine, onun yıkım amacı ile uygulanan diğer bir inança sahip olan diğer bir halka karşı dini kin ile bürümüş olan bir avuç insanların karakterinin ve en kötü özelliklerinin ifadesidir.
Aynı zamanda suçsuz insanlara karşı Ermenilerin yapılan saldırları Ermeni rüyası desteğinde Moskova hükümetinin kapsamlı bir planın parçasıydı. Bu plan, Doğu Anadolu'dan bir zincir olarak başlamıştı ve 1918 yılın 29/31 Mart ayında ve 1920 yılın 28 Nisan tarihinde Azeri halkı katliamı ile Azerbaycan'ın ikinci döngüsü kapatmaya devam etti.
Vatanı savunmak ve korumak için savaşına tüm Azeri halkı tek bir vücut olarak birleşti ve oraya katıldı. Onun yankısı vatanseverler ve Arnavut savaşçıların saflarına kadar ulaştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Başkanı İbrahim Temo Arnavut olması olan bunu daha fazla kolaylaştırdı. Cemiyetin eylemcilerinin yazışmaların yoluyla Dr. Temo, Güney Kafkasya ve ötesinde meydana gelen olayların gelişmelerinden haberdar oluyordu. Sadece bu değil olaylar Arnavut basınında yansıdı
İki yıl arasında kısa bir süre içinde 18 Mart 1918 - 28 Nisan 1920 Azeri halka karşı yabancı devletin yönetim yapıları tarafından yürütülen soykırım unutulmuş olamaz. Onu ,ana yurdu korunması için ataların kanlarının son damlasına kadar yaptığı mücadeleleri nesillere unutturmamak için anlatmalıdır.
Qeyd:Bu makale türkçe olarak "20. Yüzyılin İkinci On yılında Azerbaycan ve Ermenistan", Azerbaycan-Ermenistan (Karabağ) ilişkileri anlatıyor ve ben halkımıza Azerbaycan'ın savaşı ne kadar doğru olduğunu ve gerçeği anlaması amacı ile "Nacional" gazetesinde yayınladım. "NACIONAL" gazete milli gazetedir. Tüm Arnavutluk, Kosova ve Makedonya'da ve Avrupa ve Amerika'da yaşayan arnavutlar için yayınlanır.
Alanının güneydoğusunda yer alan Azerbaycan’ı jeo-politik ve stratejik açıdan bakıldığında önemli değerlere sahiptir. Onlar onu şu sınırlar içerisinde yerleştirmektedir; Kuzey’de Rusya, Kuzeybatı’da Gürcistan, Doğu’da Hazar Denizi, Güney’de İran, Ermenistan ve Türkiye. Orta Doğu, Küçük Asya (Doğu Anadolu) ve Kafkas Dağları arasında bulunan Azerbaycan Bu nedenle Orta Asya Kapısı olarak kabul edilir.
5-Azerbaycan’ın yer alan coğrafi konumun jeo-politik faktörü, tarihsel faktörü ile geneli olarak yakından bağlantılıdır, özellikle ülkenin siyasi tarihinden koşullanır. Onun varlığının yüzyıllarca tarihin içerisinde kökleri vardır. Tarihsel belleği bize uzak bir bir mesafeye aşağı yukarı dört yüzyıla (15-19) kadar götürüyor. Bu süre boyunca ülke kuzeyden güneye, Derbend’den Hemedan’dan tek bir millet, Azeri türkleri tarafından yönetildi. Tarihi kaderi onu, Ermen halkı ve onun yönetici yapıları ile karşı karşıya karşılaştı.
6-Azeri milleti, onun tüm tarihi boyunca olağanüstü dönem yapan seçkin insanlar üretilmiştir. Tüm onlar bir hedefi vardı; özgür ve bağımsız bir Azerbaycan için ataların topraklarının dokunmazlığını ve onun milli, manevi ve maddi değerleri koruması.
19 yy. Kafkasya bölgesi, özellikle Azeri halkı için ağır siyasi olaylar dolu ile yüklü idi. Onların gelişmesi, halkın liderlerinden kurduğu siyasi dengeyi çöküşünün bir sembolü olarak tarihte tanınmış nedeni oldu.
Aynı zamanda onlar yalnız Azerbaycan için değil, bölge ve onun ötesinde barış ve demokrasi için bir darbe oldu. Gelişmiş ülkeleri onların olmaz olan şeye doğru açgözlülüğü bölgenin ülkeleri arasındaki uyumuna engel oldu. Sadece bu da değil söz ettiğimiz dönemde kendi “büyük Avrupa güçlerin grubun” içerisinde ortaya çıktı.
Siyasi, ekonomik ve stratejik konumları daha da güçlendirilmesi ve genişletilmesi için Kafkasya’nın ve Orta Doğu'nun güney topraklarına doğru 19. yüzyılın Batı kapitalizminin sembol devleti İngiltere’nin ve kuzey komşusu Rusya’nın açgözlülüğün arttırılması, ülke rahatsız durumların yaşandığı nedeni oldu.
Avrupa rekabetin sonucu kötü namlı antlaşmaların imzalanması oldu. 12 Ekim 1813 tarihinde Karabağ bölgesinde Gülistan antlaşması ve 9-10 Şubat 1828 tarihinde Tabriz çevresinde Türkmençay antlaşması Rusya-İran arasında imzalandı. Onlar Azerbaycan topraklarında bölme sınır koyarak, bir sosyo-siyasi oluşumu, aynı yapının olan kısmı iki formasyona böldüler.
Ülkenin bölünmesi sosyal-iktisadi ve siyasi önemli sonuçları vardı. Artık ülke bölme sınır olarak kendi toprağı, kendi halkı ve kendi yaşamı vardı. Azeri toplumu Şah sisteminden Rusya İmparatorluğun yabancı mutlak ve monarşi sistemine geçti.
Ekonomi ve siyasi alanında büyük etkisi var olan Batı ve Doğu Avrupa bu iki güçlerin izlediği politikası Ermeni komşusuna boy geldi. Ermeniler ki Anadolu'da kökleri vardı, orada kendi politikasının başarısızlığından sonra barınak ve konut bulmak için yeni yollar ve çözümler aramaya başladılar ve en kolay yol yerel nüfusuna zarar getirerek kendi toprakları silah zoruyla Kafkasya topraklarına doğru genişlediğini oldu.
Ermeni halkının liderleri Azeri halkı ile komşuluk politikasını yanlış yöne yönetiler. Onlar, onların varlığını sağlamak için yabancı topraklara işgal teorisine takıntılı olan, kendi ülkeyi ve hükümetini kör sokağa soktular. Uzun zamandır hayal eden "Büyük Ermenistan" yersiz bir fikrin hızmetinde, Azeri halkına zarar vermesi için kuzey rakibi (Rusya) ile işbirliği yaptı. Türkmençay anlaşmasından sonra Erivan'daki durumundan ve Dağlık Karabağ sorunu ortaya çıkmasından söz edebiliriz.
Örneğin Türkmençay anlaşmasından sonra, Erivan'daki durumu ve Dağlık Karabağ sorunu ortaya çıkmasını söz edebiliriz.
16-20. yüzyılın ilk on yılı Azeri halkının ulusal hareketinin büyümesi ile bağlantılıdır. Bu harekete tüm insanlar ve Azeri toplumunun katmanları katıldı. Burada/Bu konuda istihbaratın, burjuvazinin katılımı ve rolünü belirtmekte yararı var. Onlar ikisi ulusual sorunu çözmek için işbirlediler. Azerbaycan'ın siyasi sınıf tam siyasi olgunluğu ile davrandı. Ülkede yaratılan durumda onun seçtiği yolları şunlardır:
1 - Ülkenin yönetim yapılarının kullanımı, yasal ve diplomatik yolları,
2 - halkın ulusal bilincinin uyanışı,
3 - Ermeni rakibe ve onun Rusya ile ittifaka karşı koruma için halkın organize etmesi.
Azeri istihbarat katmanın saflarından seçkin insanlar çıktı. Onları arasında şu şahıslardan söz edebiliriz;
1 Hüseyinzade Ali Turan, 2 - Ahmet Ağaoğlu, 3 - Sabir Ali Ekber Tahirzade, 4 - Ali Merdan Topçubaşı, 5 -. Mehmed Emin Resulzade.
Ülkeyi ve ulusal hakları savunmak için yapılan çabaları ve mücadeleleri kapsamlı idi. Azeri aydınları onu her alanda çeşitli edebi türleri kullanarak gazetecilik-basım, siyası edebiyatı- nesir ve şiir eserlerinde ve somut eylemler gibi yönettiler. Ermenilerin davranışı yalnız istihbarattan değil, aynı zamanda ülkenin burjuvazisinden de eleştirildi. O, Bakü'de bulunan Parlamentosunda Ermenilerin eylemlerinin tavrı ile ilgili olarak açıkça onun taleplerini ifade edildi.
Onlar şu konulara odaklanmaktadır;
1- Kafkasya bir özerk bölgenin oluşturulması, 2 - ekonomik kalkınması, 3- ulusal dillerin koruması ve 4- din özgürlüğü
1912 yılında Birinci Balkan Savaşı zamanında Azerilerin yalnız komşuları ile çatışma çözmesi için değil, Osmanlı Devleti savaşın desteğinde de Azerilerin geniş bir siyasal katılım fark edilmiştir,
1918 yılın baharı kötüyü yenmesi bir sembolü oldu. Bu Ermeni komşu için en çirkin olaylardan biri Azeri halkı ise en ağrılı olaylardan biri ile başladı ve 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan'ı Demokratik Cumhuriyeti ilanı ile ve devletin başına ilk devlet başkanı Emin Resulzade gelmesi ile sona erdi.
Azeri halkında özgür ve bağımsız yeni bir të hukuk devleti kurulması için büyük umutları yetiştirildik. Ülkeyi cumhuriyet ilan edilmesi komşuların entrikalarına ve şovenist hayallerine bir darbe anlamına gelecekti.
Rus imparatorluğun yönetimin liderliğinde bölgenin diğer halklar ile birlikte Gürcüler ve Ermeniler gibi girdiği andan itibaren onun parçası olarak1828 yılından 1920 yılına kadar 92 yıl boyunca ülke Moskova hükümeti yetkililerinin bir sıra denemelerinden geçirmeye zorunda kaldı. Merkez yetkililerin tarafından alınan girişimler Azerbaycanlı halkının refahı sağlamak değil esasta kendi çıkarları için kar amaçı vardı. Bunu iktidarda olan hükümetin siyaseti en iyi şekilde politikası kanıtlanmıştır. 1920 yılın Ocak ayında Avrupa milletlerarası kuruluşların tarafından Paris’te düzenlenen Barış Konferansı'nda olduğu gibi Azerbaycan’ı yeni devlet olarak Demokratik Cumhuriyeti niteliğinde resmen tanınması bir ülkenin komşularının kıskançlığını arttırdı.
Yeni hükümetin siyasi alanda varılan başarıları ve devletin yeni statüye sahip olması Moskova hükümetini rahatsız etmişti. Onun yetkililer yerel azeri temsilcileri ve halkı bilgisi olmadan Azeri halkı için bir başka trajedi planlanmıştır. Yüce politikası, hiç bir zaman, asla onun olmadığı topraklar ele edinmemesi ve bir halkın boyunu eğdirmesini gerçekleştirmediği için o halkın üstüne bütün öfkesini atladı. Bu amacın gerçekleştirilmesine Azerbaycan topraklarına en hain ve olası en kötü şeklinde giren Ermeni komşusu hizmet edecekti.
O’nun liderleri, Azeri halkın üstüne benzeri görülmemiş bir şiddet muameleler uyguladılar. Olaylar insani tarihinde ağır iz bıraktılar ve ondan “soykırım” olarak değerlendirmektedir.
Soykırım, asla ve hiçbir zaman Hıristiyan dine karşı saygısız duyguları göstermeyen bir halkın üzerine, onun yıkım amacı ile uygulanan diğer bir inança sahip olan diğer bir halka karşı dini kin ile bürümüş olan bir avuç insanların karakterinin ve en kötü özelliklerinin ifadesidir.
Aynı zamanda suçsuz insanlara karşı Ermenilerin yapılan saldırları Ermeni rüyası desteğinde Moskova hükümetinin kapsamlı bir planın parçasıydı. Bu plan, Doğu Anadolu'dan bir zincir olarak başlamıştı ve 1918 yılın 29/31 Mart ayında ve 1920 yılın 28 Nisan tarihinde Azeri halkı katliamı ile Azerbaycan'ın ikinci döngüsü kapatmaya devam etti.
Vatanı savunmak ve korumak için savaşına tüm Azeri halkı tek bir vücut olarak birleşti ve oraya katıldı. Onun yankısı vatanseverler ve Arnavut savaşçıların saflarına kadar ulaştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Başkanı İbrahim Temo Arnavut olması olan bunu daha fazla kolaylaştırdı. Cemiyetin eylemcilerinin yazışmaların yoluyla Dr. Temo, Güney Kafkasya ve ötesinde meydana gelen olayların gelişmelerinden haberdar oluyordu. Sadece bu değil olaylar Arnavut basınında yansıdı
İki yıl arasında kısa bir süre içinde 18 Mart 1918 - 28 Nisan 1920 Azeri halka karşı yabancı devletin yönetim yapıları tarafından yürütülen soykırım unutulmuş olamaz. Onu ,ana yurdu korunması için ataların kanlarının son damlasına kadar yaptığı mücadeleleri nesillere unutturmamak için anlatmalıdır.
Qeyd:Bu makale türkçe olarak "20. Yüzyılin İkinci On yılında Azerbaycan ve Ermenistan", Azerbaycan-Ermenistan (Karabağ) ilişkileri anlatıyor ve ben halkımıza Azerbaycan'ın savaşı ne kadar doğru olduğunu ve gerçeği anlaması amacı ile "Nacional" gazetesinde yayınladım. "NACIONAL" gazete milli gazetedir. Tüm Arnavutluk, Kosova ve Makedonya'da ve Avrupa ve Amerika'da yaşayan arnavutlar için yayınlanır.
Tarix: 10-11-2020, 12:13
Digər xəbərlər
-
Tanınmış özbək şairə Xasiyyət Rüstəmin Qarabağa dair kitabının təqdimatı olub
-
Eldar Mirzəliyev: "Çox xoşbəxtdik ki, möhtəşəm qələbəyə şahidlik edik"
-
Prezident İlham Əliyevin Bakıda heykəlinin ucaldılması təklif edilib
-
Qarabağın torpağı Kiprə aparılıb…